ORDOS

AnasayfaNevzat Öntaş Dağ EviÇelik ÇomakGeçmişe ÖzlemHaberlerFotoğraf GalerileriFaydalı BilgilerSSSİletişim Giriş

İznik Ultra 2014

20/05/2014

Sinan Çakır

İznik Ultra Maratonu ilk olarak 2012 yılında düzenlendiğinde 126K, 60K ve 10K olmak üzere üç parkuru bulunmaktaydı. O sene ORDOS'tan Anıl, Argün ve Serkan 60K'ya katılmış ve üçü de güzel bir süre ile ultra maratonlarını tamamlamışlardı. Ben ise Nisan 2012'de ‘yaylalar yaylalar' nidalarıyla Etimesgut bozkırında son sürat yemin törenine hazırlanmaktaydım.

2013'ü de ‘Two Castles and An Abbey' (2C1A) 80K'ya ayırınca, İznik Ultra 2014 yılına kaldı. Hedef 2C1A'den sonra yine 80K'ydı. Maratondan birkaç ay önce aynı 2013 yılında Kıbrıs'a gittiğimiz gibi kalabalık bir ekiple katılacak gibi plan yapmaya başlamıştık. Fakat ekibin başına seri şekilde gelen sakatlık hadiseleri sonrası İznik Ultra'ya "ORDOS ve çevresi"nden yalnızca ben ve Burak İlter katılacaktık. Eşlerimiz Ayşegül ve Tuba ise ertesi gün İznik'te 10K koşacaklardı.

Yarış 19 Nisan Cumartesi günü olduğu için önceki gün olabildiğince erken şekilde İznik'e ulaşmak istesek de işten erken çıkamamamız sonucu ancak gece 11'de İznik'te DSİ Misafirhanesi'ndeki göl manzaralı odamıza girebildik. 130K yarışı gece yarısı, 80K ve 42K yarışları ise eşzamanlı olarak sabah 7.30'da başlayacaktı. Ertesi gün için çantamı olabildiğince hazırladıktan sonra vakit kaybetmeden dinlenmeye çekildim.

Sabah hızlıca hazırlanıp, besleyici bir kahvaltı sonrası start noktasına doğru İznik merkeze hareket ettik. Kaldığımız misafirhane, merkezden yaklaşık 3 km dışarıda, İznik'in güneyinde göle nazır bir tatil köyü niteliğindeydi. Aracımızla kısa bir süre içinde merkeze ulaştık, uygun bir yere park ettikten sonra numaramı almak üzere kayıt masasına geldik. Web sitesinde yazan zorunlu malzemelerin tek tek kontrol edilmesi sanırım en şaşırdığım noktaydı. Neyse ki her şeyi eksiksiz hazırlamıştım ve yarış öncesi bu konuda gereksiz bir stres yaşamadım.

80K yarışı İznik'te başlayacak ve İznik Gölü'nün güneyinde iki sefer dağlara tırmanıp tekrar göl kenarına inip Orhangazi merkezde sona erecekti. Rotanın büyük bir bölümünün toprak yollardan oluşacağı bilgisini almıştık. Ayşegül beni start'ta uğurlayacak, yarışı sağ salim bitirebilirsem Orhangazi'de de karşılayacaktı. Bir süredir kalçasındaki ağrılardan dolayı antrenman yapamamıştı. Hedeflediği 42K yarışına katılım sağlayamadığı için organizasyonda gönüllü olarak görev almaya karar vermişti. Görevi ise 80K bitiş noktası olan Orhangazi'de ekiple beraber bitiş noktası düzenini kurmak ve gelen koşucuları karşılamaktı.

Numaramı aldıktan sonra Burak ile bir araya geliyoruz ve ayrılmış alanda kurbanlık kuzu misali yarışın başlamasını beklemeye başlıyoruz. Yarış tam 7.30'da organizasyonun başındaki Caner Odabaşoğlu'nun geri sayımı ile başlıyor. Burak 8.20 gibi bir sürede bitirmeyi hedeflediği için önden gitti. Bense önümdeki kalabalığa bakıp bir şaşkınlık yaşıyorum. Amma da iyi koşan varmış bu 80K'da! Koşan herkesin 80K'cı olduğunu, 42K'nın bir saat sonra başlayacağını sanıyordum. Yarışların beraber başladığı gerçeğini ancak 30. Km'de öğrenecektim.

Yarışın 4.km'sine kadar genelde asfalt yoldan önce şehir içinde sonra bahçelerin arasından ilerliyoruz. Yaklaşık 5.15-5.30'luk bir pace tutturmaya çalışıyorum gaza gelmeden. 4.km'de Dırazali köyünden sonra toprak yola giriyor ve tırmanışa başlıyoruz. Yaklaşık 10.km'ye kadar kesintisiz tırmanış görünüyor. Eğim başta düşük olsa da bir süre sonra koşmaya imkan vermeyecek kadar dikleşiyor ve hızlı şekilde yürüyecek şekilde yarışa devam ediyorum. Bu bölümlerde koşucular birbirinden çok kopmamış durumda ve sık sık geçmek veya geçilmek mümkün.

Dik bölüm 7. Km'de sonra eriyor ve koşuya imkan verecek diklikteki yokuşlardan tırmanışa devam ediyorum. 10. Km'den sonra kısa bir iniş, ardından 2 km'lik kısa bir tırmanış daha ve ilk istasyonumuz olan Derbent'e ulaşıyorum. Köyde yarışa ilgi yoğun. Halk yarışı izlemek için sokakta ve istasyondaki ekip güzel şekilde motive ediyor. 2 bardak su içip, Power-jel'in birini kullanıp yola devam ediyorum. Benden başka kimse durmuyor bu istasyonda.

Sonraki istasyon 28. Km'de Süleymaniye'de. Kah inişli, kah çıkışlı bir etap sıradaki... Ama ilk aşamada yine dikçe bir tırmanış var. Bu bölümde yaklaşık 4 km kadar asfalt yolda devam ediyoruz, fakat organizasyon araçları dışında geçen araç olmuyor. Ve yine bu bölümde ilk kez Uludağ'ı görüyoruz uzaklardan. Yamaçları hala karlı... 17. Km'de tekrardan toprak yola giriyoruz. Kısa ve dik bir iniş sonrası, 8-9 km kadar kısa iniş ve çıkışlarla geçiyor ve 28. Km'deki Süleymaniye istasyonu öncesi yine asfalt yoldan dik bir inişle istasyona ulaşıyorum. Kendimi halsiz hissediyorum. Bunu henüz elektrolit almamış veya Powerade içmemiş olmama bağlıyorum. Bu istasyonda her ikisinden de içip, kek, kraker vb. besinlerle biraz kendime gelmeye çalışıyorum. 3-4 dk.'lık bir mola sonrası yola devam ediyorum.

Şimdi önümde kısa (~ 2km) ama dikçe bir tırmanış var. Bu kısımda da koşmadan hızlı şekilde yürüyerek ilerliyorum diğer iki 80K'cı arkadaş (İzmirli Buğrahan ve 2C1A'de tanıştığımız Mustafa Üçbilek) ile beraber. Ve 80K ile 42K yarışlarının beraber başladığını, hızlı tempoda koşanların çoğunun 42K'cı olduğunu nihayet burada öğreniyorum. Haliyle moral yerine geliyor. "Yokuşlarda yardıranlar 42K'cıdır, peşlerine takılma" diyor arkadaşlar :) Bu son çıkışı da tamamladıktan sonra ilk iniş bölümüne geliyorum. 6,5 km boyunca sürekli iniş sonrası tekrardan göl kıyısına ulaşacağım. Bu inişte geçilen Müşküle Köyü'nden bahsetmeden geçemeyeceğim. Köyde herkes sokakta ve inanılmaz bir coşku var! Tüm çocuklar geçerken elini uzatıp çakmak istiyor, ben de onları kırmıyorum. Dik ve uzun inişin sonlarında dizler ağrımaya başlıyor ama sağ salim tamamlıyorum inişi.

Ve işte 37. Km ve tekrar göl kenarındayım. 42K'cılar için artık son 5 km. Sıkıcı bir asfalt yoldan yakıcı güneş altında ilerliyorum. Bu bölümde karnıma bir sancı giriyor. Uzun inişte başlamıştı ve şu anda ciddi anlamda canımı sıkıyor. Yolda hafif bir meyil başlayınca koşmakta zorluk çekiyorum ve yürümeye başlıyorum. Ciddi bir halsizlik ve karın ağrısı mevcut. Üzerimdeki halsizliği 2 hafta önce METU Trail Run'da koştuğum 36K'ya bağlıyorum. Ciddi ciddi 42K'da bıraksam mı diye düşünüyorum. Bir şekilde 42. Km'deki Narlıca'daki ikmal istasyonuna varıyor ve "tamam mı devam mı" kararını vermek üzere çayımı çorbamı alıp kahvedeki sandalyelerin birine oturuyorum. Burak, astım sorunu sebebiyle nefes almakta zorluk çektiği için bu noktada yarışı bırakma kararı almış, bana ciddi bir problemim yoksa devam etmemi öneriyor. Yine burada Koşankara tişörtümü gören Erkan (DASK ADAM'da tanışmışız – İstanbullu) sağolsun beni motive ediyor. Bu istasyonda 15 dk. kadar dinlenip karnımdaki sancıyı bir nebze giderebilince devam etme kararı alıyorum. En kötü 60. Km'de bırakırım diyorum kendi kendime, 60'a kadar gelmişken bırakmayacağımı bile bile :)

Narlıca sonrası artık hep 80K'cıyız. Köyün dar sokaklarından tepelere dimdik bir tırmanış başlıyor. Koşmak ne mümkün? Kimi yerde resmen dilim dışarı çıkıyor. 3 km içinde yaklaşık 450 metre tırmanıyoruz. Tırmanış esnasında motive eder diye müzik dinlemeye başlıyorum ve etkisini görüyorum. Tırmanışta iki kişiyi soluyorum. Narlıca'da dinlenirken geçmişler beni. Bu dik bölümden sonra da tırmanış bitmiyor, sadece eğim azalıyor. 51. Km'ye kadar tırmanışa devam ediyoruz ve sonrasında yine iniş. İnişten önce Kuveytli bir elemanın bacağına giren krampı geçirmek için yardım ediyorum. Eleman biraz iyi olunca yola devam... Böylece bu çıkışta 3 kişiyi geçmiş oldum, bakalım iniş sonunda kaçı beni geri geçecek? :)

Ve sonunda inişe ulaşıyorum! Bundan sonra yarış sonuna kadar ciddi bir tırmanış yok. Bu iniş ilk iniş kadar dik değil ama 50. Km'yi geride bırakan dizlere fazla geliyor. Bu bölümde azalan motivasyonumu bir çikolata ile artırmaya çalışıyorum, fakat yine de çok işe yaramıyor. Yavaşlıyorum ve Kuveytli Faisal beni tekrar geçiyor. O kadar da yardım etmiştim krampa :) Peşinden yine çıkışta geçtiğim Kosta Rika'da yaşayan Hüseyin Abi yetişiyor bana. O beni geçmeyi yeğlemiyor, aynı yolun yolcusuyuz diyerek beraber koşuyoruz. Bu durum bana çok iyi geliyor, düşen tempom bir miktar yükseliyor bu sayede. Solöz'deki 60K istasyonuna Hüseyin Abi ile beraber giriyoruz.

Bu istasyonda organizasyon ekibinin "adam ne yedi ya!" fısıldaşmalarına ve bakışlarına aldırmadan sağlam yiyip içiyorum. Fakat bir hata yapıyorum ve sırtımdaki su çantasını doldurmadan istasyondan ayrılıyorum. Sonraki istasyon 15 km ötede olduğu için bu bana pahalıya patlayacaktı. Hüseyin Abi önden gitmiş ve biraz arayı açmıştı. Solöz sonrası bahçelerin arasından önce asfalt sonra toprak yoldan hafif yağmur altında ilerliyorum. 63. Km'de Solöz Burnu kontrol istasyonu öncesinde bir dereden geçiyorum. Dizler acınası durumda olduğu için taşların üzerinden atlamaya uğraşmıyorum bile, şapur şupur suyun içinden geçiyorum. Hava mükemmel! Güneş yok ve hafif yağmur atıştırıyor. Son Power-jel'imi de burada kullanıyorum. 65. Km'de beraber koşmakta olan Hüseyin Abi ve Faisal'ı tekrar yakalıyorum. Üçümüz beraber devam ediyoruz. Uzaklarda göl kıyısında bulunan yüksek binalar bulunan bir yerleşim görüyorum. Çok uzak görünüyor, umarım Orhangazi değildir diyorum (fakat orası olduğunu çok kısa bir süre sonra anlayacaktım). 66. Km'de tekrar asfalta çıkıyoruz. 68. Km'de Hüseyin Abi'nin beli ağrımaya başlayınca yavaşlıyor ve ben de onlardan ayrılıyorum.

Artık tek başımayım, neredeyse son 10 km ve hep düz. Kısa bir mesafe sonrası asfalt yola paralel giden toprak yola giriyorum. Yol sağa kavisli olacak şekilde 6-7 km kadar gidiyor Orhangazi'ye sapmadan önce. Pace'imi 6.00'ın altında tutmaya çalışıyorum. Yaklaşık 500 metre kadar önümde birini görüyorum. Bir yandan "Acaba geçer miyim?" diyorum, diğer yandan "Koş işte kasma! Temponu düşürme yeter" diyorum. Böyle böyle 75. Km'deki son istasyona ulaşıyorum. Bir de ne göreyim önde gördüğüm arkadaş da istasyonda. Aklımda elime bir yarım litre su alıp durmadan devam etmek var ama istasyondaki ekip inatla şişe vermek istemiyor bana. Çantamı indiriyorum, su çantasına su dolduruyorlar derken baya bir vakit kaybı oluyor. Zira son 5 km'dir suyum tükendiği için ve hava tekrar ısındığı için oldukça susamış durumdayım.

Ve işte son 5 km! Artık göl kenarından ayrılıyor, Orhangazi şehir merkezine sapıyorum. Muhtemelen maratonun en sıkıcı bölümü: Gidiş geliş 3 şeritli yolun kenarından koşu... Önümdeki arkadaş yaklaşık 300 metre kadar ileride ama geçmek için özel bir çaba sarf etmiyorum. Bu kısımda bir dalgınlığım sonucu karşıya geçmem gereken yeri kaçıyor ve son 2,5 km'de yolu karıştırıyorum. Kendimi bir kavşakta herhangi bir yol işareti bulunmayan bir yerde bulunca Ayşegül'ü arıyorum bilen birine yolu sormak için. Geri hata yaptığım yere dönmek istemiyorum, yarışın sonuna çok az kaldığı için mümkünse bir yerden esas rotaya bağlanmak istiyorum. Fakat rotanın şehir içi kısmına hiç çalışmadığım için de nereden gitmem gerektiği konusunda hiçbir fikrim yok. Telefonda yarışı üçüncü olarak bitiren Fırat sağolsun yardımcı oluyor ve az miktarda yolumu uzatarak ama yaklaşık 5-6 dk. süre kaybederek tekrar rotaya bağlanıyorum.

Kentin işlek caddelerinin birinden son 1 km'yi de koşuyorum, halk ilgisiz... Finişe giden bariyerlerin içine geçip son 100 metreyi de koşup nihayet finişe ulaşıyorum! Ayşegül karşılıyor ve madalyamı takıyor. Mutlu son :) Süre: 9:25.20. Toplamda 11. , kendi yaş kategorimde (M16-34) 6 dk. ile 3.'lüğü kaçırıp 4. oluyorum. Beklediğimden çok iyi bir derece ve süre. Bir sene önce Kıbrıs'ta 2C1A 80K'yı 15 saat gibi bir sürede tamamlamıştım. 2C1A rotası pek tabi çok daha teknik ve zorluydu ama yine de geçen bir senelik sürede iyi bir gelişim sağlamıştım.

Uzun bir esnetme sonra organizasyonun anlaştığı lokantada ücretsiz yemek ve İznik'e (bu sefer araçla :)) dönüş... Yarış devam ettiği için Ayşegül'ü orada bırakmak zorunda kalıyorum. Otelde 2 saat kadar dinlendikten Ayşegül de geliyor ve günümüzü Köfteci Yusuf'ta taçlandırıyoruz. Bütün İznik Ultra burada etleri götürüyor. İnanılmaz uygun fiyata biftek ve köfte yiyoruz ve tekrar otelimize dönüyoruz.

Ertesi gün nefis göl manzarasına karşı daha insani bir saatte uyanıyoruz. Bugün Ayşegül ve Tuba'nın yarışı var nitekim. 10K yarışı İznik kent merkezinde genelde tarihi mekanların arasından geçip tekrar aynı yerde bitiyor. İlgi fazla, oldukça büyük bir kalabalık var. Yarışa yaklaşık 600 kişi katılıyor.

Tekrar İznik merkeze gidiyoruz ve bu sefer start'ta ben Ayşegül'ü uğurluyorum. Ayşegül 58:27 ile kadınlar arasında 16., yaş kategorisinde 5. oluyor. Tuba da yarışı 1:28:04 ile tamamlıyor.

Böylece İznik Ultra yarış maceramızı sonlandırıyoruz. Ödül töreni sonrası Ankara'ya dönüş yoluna koyuluyoruz. Tabi yola çıkmadan önce Köfteci Yusuf'a yine uğramayı ihmal etmiyoruz. Seneye kalabalık şekilde katılmak ve madalyaları almak üzere şimdilik hoşçakal İznik!

Anasayfa

Nevzat Öntaş Dağ Evi

Çelik Çomak Şenliği

Geçmişe Özlem Partisi

Haberler

Faydalı Bilgiler

Sıkça Sorulan Sorular

Fotoğraf Galerileri

Üyeler

İletişim